Herkese merhaba!
Son yıllarda yer çekiminin var olup olmadığı beni epey şüphelendiren bir durum. Evet, Dünya yuvarlak olabilir ama bizleri Dünya üzerinde tutan kuvvet gerçekten yer çekimi mi? Yerin içinde ne tür bir kuvvet olabilir de bizi kendisine çekebilir? Bir tür genel madde mıknatısı mı? Bu bana hiç de mantıklı gelmiyor. Ayrıca uçabilen varlıkları düşünürsek, onların uçabilmesini sağlayan aparatların, özel kanatlı yapılarının veya motor kuvvetlerinin olduğunu biliyoruz. Peki, Dünya'da bir kütle çekimi varsa neden onlar kalkışa geçmeden önce onları kendisine çekip işi bozmuyor?
Şimdi ise benim için çok çarpıcı olan, öğretmenim vesilesiyle izlediğim bir deney yıldızına iniş yapalım. Tabii yer, bizi kendisine çekemedikten hemen sonra. ;)
NASA'nın yaptığı bu deneyde, bir top ve kuş tüyleri serbest bırakılıyor ve topun tüylerden önce "sevgili yer çekimine" kavuştuğu gözleniyor. Aynı deney bu sefer havanın vakumlandığı odada tekrar gerçekleştiriliyor. Bu sefer ise tüyler de top da aynı anda iniş yapıyor. Bu deneyde rolü olan bilim insanı, bu olayı hemen hemen şöyle açıklıyor:
Odada hava varken topun tüylerden önce düşmesinin nedeni hava sürtünmesi. Hava vakumlandıktan sonra ise aynı anda düşmelerinin nedeni aslında düşmüyor olmaları. Onlara etki eden hiçbir kuvvet yok.
İşte yıldızımıza hoş geldiniz!
Bu videoyu izledikten sonra yer çekimiyle ilgili olumsuz düşüncelerim beynimin etrafında tekrar Kutu Kutu Pense oynamaya başladılar. Neden hiç Kutu Kutu Çekiç oynamazlar, anlamıyorum. Tamam, bu espriyi görmezden gelin lütfen.
Eğer yerde gerçekten bir çekim kuvveti olsaydı havanın bu tür olaylarda sonuç değiştirecek kadar büyük bir etkisinin olmaması gerekirdi.
Ayrıca uzayın bir bölümünde hava yok. Bu sizin için ne ifade ediyor? İşte, bu yüzden astronotlar boşlukta süzülüyor!
İşte, tüm bu düşünceler beni daha fazla araştırmaya itti ve ulaştığım sonuçları sizinle paylaşmaktan memnuniyet duyarım. ^_^
Öncelikle, uzay bükülebilen bir varlıktır. Bunu ilk keşfeden kişi de Albert Einstein'dır. Peki, nasıl bir bükülmeden bahsediyoruz?
Uzayı bir kumaş gibi düşünürsek kütleli bir cismi kumaşın üzerine bıraktığımızda orada oluşan çukurumsu bir çökelme görürüz. Bu yüzden başka cisimleri de o kumaşın üzerine bıraktığımızda o cisimler, o çöküntüye doğru dalgasal hareketlerle gitme eğilimini gösterecektir. Yukarıdaki fotoğraf, bunu göstermek amacıyla yapılan bir deneyden görüntü. Deneyin tamamı için tıklayın.
Uzay bu şekilde bükülebildiğinden Dünya ve diğer gök cisimleri, uzayın çukursal bir şekilde eğrilmesine neden olur ve sonuç olarak Dünya'nın yakınında bulunan cisimler Dünya'ya doğru gitme eğiliminde olur. Anlayacağınız, burada, yeryüzünün bizi kendisine çekme durumu söz konusu değil. Yerin bizi çektiği veya Dünya'da gizli bir genel madde mıknatısın varlığı falan yok. Anahtar, uzayın bükülmesinde ve bizi Dünya'ya doğru itmesinde saklı.
Görüyorsunuz, Dünya sanıldığı gibi bizi kendisine çekmiyor, bize o kadar da meraklı değil. Zaten neden meraklı olsun ki? Ekolojik ve psijik olarak bu gezegeni ne hale getirdiğimize bir bakın!
Sonuç olarak uzayın, ilgili bölgedeki bükülme sonucu Dünya'nın yakınındaki cisimleri Dünya'ya doğru itme ivmesini, yer çekimi ivmesine yansıtıyoruz sadece.
Ayrıca şunu da belirtmek istiyorum ki; yer çekiminin İngilizcesi gravity'dir. Türkçeye "yer çekimi" olarak çevrilmesi de, haliyle bazı yanlış anlaşılmalara sebep olabiliyor.
Tabii, yer çekimini bükülme olayıyla tanımlarsak görünürde sorun olmaz ama uzayın gerçekleştirdiği kuvveti yer gerçekleştiriyormuş gibi göstermek sizce de uzayın potansiyeline haksızlık olmaz mı?
Evet, sevgili okuyucularım, yazımızın sonuna geldik.
Evet, yerin kulağı olabilir ama inanın bana, çekimi yok. ;)
Öyleyse... İçinizdeki uzayda geçireceğiniz bol mutlu günler diliyorum! ^_^