27 Şubat 2016 Cumartesi

Açlık Oyunları (Açlık Oyunları Serisi #1) - Suzanne Collins | Kitap Yorumu



Kitabın Adı: Açlık Oyunları
Orijinal Adı: The Hunger Games
Seri: Açlık Oyunları Serisi #1
Yazarı: Suzanne Collins
Çevirmeni: Sevinç Tezcan Yanar
Yayınevi: Pegasus 
Sayfa Sayısı: 384


"Etrafınızdaki başka herkes sabahı göremeyeceğinizden eminken vahşi bir ortamda kendi başınıza hayatta kalabilir misiniz?"


Arka Kapak Yazısı: Bir zamanlar Kuzey Amerika olarak bilinen bir yerin yıkıntıları içinde Panem ulusu yaşamaktadır, Capitol'ün etrafında on iki bölge bulunmaktadır. Capitol şiddetli ve acımasızdır ve bölgeler bir hat boyunca sıralanmıştır. Onların her biri her yıl yapılan Açlık Oyunlan'na katılmak zorundadır. Yarışma için her bir bölge yaşları on iki ve on sekiz arasında değişen birer erkek ve kız çocuğu göndermek durumundadır. Açlık Oyunları TV'den canlı olarak yayınlanan ve ölümüne bir kavgadır.
On altı yaşındaki Katniss Everdeen annesi ve kendinden daha küçük kız kardeşi ile yaşamaktadır. Oyunlarda kız kardeşinin yerine geçerek ölüm cezasını üzerine alır. Ancak Katniss daha önce de ölüme çok yaklaşmıştır ve bu kez kız kardeşi için ikinci kez hayatta kalma mücadelesi verecektir. Gerçekten ne anlama geldiğini bilmeden bir yarışmacı olmuştur. Eğer bu mücadeleyi kazanırsa hayatta kalma seçeneğini başlatmış olacaktır.


Not: Kitap Katniss Everdeen tarafından 1. tekil şahısla yazılmıştır.


Seri:
#1 Açlık Oyunları
#2 Ateşi Yakalamak (tıktık)
#3 Alaycı Kuş (tıktık)


Herkese merhaba! Hep okumak istediğim ve sonunda ablamın benim için kütüphaneden almasıyla çok ama çok beğenerek okuduğum, dünyada büyük ün salmış olan Açlık Oyunları'nın DNA incelemesiyle karşınızdayım.


"Açlık Oyunları kutlu olsun ve şans sonsuza dek sizinle olsun."


Eminim kitabın ismini duymayanınız kalmamıştır. Bir de kitabın aldığı sonu gelmez övgüler de eklenince kitap geç de olsa elime geçti ve şimdi "Keşke daha önce okusaydım." diyorum ama keşkeler, hiçbir işe yaramayan zavallı kelimelerden başka bir şey olmadıkları için geç okumamı değil "okumamı" dikkate alıp mutlu olmalıyım. Çünkü Açlık Oyunları müthiş kelimesinin somutlaşmış haliydi.




Ah, ne kitaptı ama! Macera, aşk, heyecan, hüzün, umut ve mücadele... Kitap diye buna denir. Açlık Oyunları filmini izlememe rağmen kitap, heyecanını son ana kadar korumayı başardı ve kitabı kesinlikle filminden daha iyiydi. Ayrıca kitapta duyguların daha iyi yansıtıldığı da bir gerçek.

 Yazarımız olan Suzanne Collins'e gelirsek... Yer Altı Günlükleri serisinin de yazarı olan Collinsciğimiz -kendimi ona yakın hissetmemde hiçbir sakınca görmüyorum :)- harika bir iş çıkarmış. Sanırım 13 yıl bile düşünsem -40 yıl düşünmek zorunda olmadığımda da hiçbir sakınca görmüyorum- böyle bir kurgu aklıma gelmezdi. Kurguyu ciddi anlamda çok sevdim. Açlık Oyunları'nın çok tanınmasının sebebinde kurgunun çok büyük bir payı olduğu da bir gerçek tabii.

Karakterlere gelirsek... Sırf kardeşini korumak için kendini hayati bile olsa tehlikelere atmaktan kaçınmayan, ailesini küçük bir yaşta olmasına rağmen ayakta tutup onların tüm maddi ihtiyaçlarını karşılayacak kadar güçlü olan, "ok, yay, örgü ve alaycı kuş iğnesi" denilince ilk akla gelen Katniss Everdeen'e hayran kalmayan var mıdır acaba? Eğer varsa muhtemelen o kişi Katniss Everdeen'dir. Biliyor musunuz sevgili okuyucularım? Zamanında biri bana "Seninle Katniss arasında binlerce uçurum var." demişti... O sırada bu sözü pek umursamamıştım. Çünkü daha kitabı okumadığım zamanlardı ama daha sonra kitap elime geçip okumaya başlayınca o söze biraz kırıldım açıkçası. Okumaya devam ettikçe daha da bozuldum. Çünkü Katniss harika biri ve bu durumda ben harikanın zıttı oluyorum. -_- Bazen insanlar çok kırıcı olabiliyor doğrusu. Evet, her neyse...




Bir de Peeta var... Açlık Oyunları'nı okuyan çoğu kişinin hayranı olduğu Peeta Mellark'ı sevdim ama şöyle bir durum var ki Peeta'nın kişiliğinin nasıl olduğunu tam çözemedim. Büyük ihtimalle daha serinin ilk kitabı olduğu içindir. İkinci ve üçüncü kitaplarda Peeta'yı tam olarak tanıyacağıma inanıyorum. Ah, bu arada söylemeliyim ki Peeta'nın ismini çok sevdim. Kulağa çok hoş geliyor: Peeta... Tabii Katniss'in lakabı da çok etkileyici: Alevler İçindeki Kız... 




 Katniss'i ve Peeta'yı filmde canladıran kişilerden de bahsetmek istiyorum. Bence Peeta hiç olmamış. Üstelik kitapta mavi gözlüyken filmde kahverengi gözlü. Jennifer Lewrance ise Katniss için biraz uymuş bana göre ama Peeta'yı canlandıran Josh Hutcherson için aynı şeyi söyleyemeyeceğim maalesef.


Bu üç parmak işaretine bayıldığımı  daha önce söylemiş miydim? :)

Defalarca söylediğimin farkındayım ama yine söylemek istiyorum: Kitap müthişti! "Kesinlikle okuyun, pişman olmayacaksınız." demeyeceğim. Bunun yerine "Katniss'le birlikte Açlık Oyunları'nda sen de mücadele et ve kitabı iliklerine kadar hisset!" demeyi tercih ederim. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim, ben kitaplarda zor ağlayan biriyim ama Açlık Oyunları'nda Katniss'in küçük arkadaşı olan Rue ile ilgili olan bir kısımda gözlerim doldu. O kısım o kadar dokunaklıydı ki...
İşte durum böyle... Ve söylemeliyim ki kitabı bitirdiğimde kendimi bir boşluktaymış gibi hissettim. İçimi, sevdiğiniz bir kitap bittiği andaki o duygu sardı ama neyse ki daha ikinci ve üçüncü kitapları var ama Oyunbazokuduktan sonra -Oyunbaz'ın yorumuna buradan ulaşabilirsiniz.- Ateşi Yakalamak'a geçeceğim. Çünkü karakterleri özlemeyi ve serinin hemen bitmemesini istiyorum.




Evet, dostlarım... DNA incelememin sonuna geldik. Yukarıda Taylor Swift'tin Açlık Oyunları için söylediği Safe And Sound şarkısı var. Kesinlikle dinleyin. Tıpkı Açlık Oyunları gibi harika bir şey!
Kendinize çok iyi bakın. Tekrar görüşmek üzere Katniss'in alaycı kuşları...

Kitaba Puanım:

20 Şubat 2016 Cumartesi

Geçmişin Gölgesinde Aşk (Aşk Adında Hayat Serisi #2) - Michael Lee West | Kitap Yorumu

Kitabın adı: Geçmişin Gölgesinde Aşk
Orijinal adı: A Teeny Bit Of Trouble
Seri: Aşk Adında Hayat Serisi #2
Yazarı: Michael Lee West
Çevirmeni: Buse Barış
Yayınevi: Arkadya
Sayfa Sayısı: 420

"Her kalbin ait olduğu bir ev vardır. Sizin eviniz kim?"
Arka Kapak Yazısı: Pasta şefi Teeny Templeton'ın şeftali çiftliğindeki mutfağında kırmızı kadife kek pişirip erkek arkadaşı Coop O'Malley ile birlikte huzurlu günler yaşadığına inanır mıydınız? Evet, biz de inanmazdık.
Teeny, bir cinayete şahit olmuştur ve öldürülen kadın, Coop'un eski kız arkadaşıdır. Dahası Coop'un ondan bir kızı vardır… İşler bu kadar karışıkken Teeny bu durumu araştırmaya karar verir, ancak her araştırma sonucunda erkek arkadaşının bir yalanını açığa çıkarır.
Hayatının bundan daha fazla karmaşık bir hal alamayacağına inanan Teeny, eski kalp ağrısı Son'ın ortaya çıkmasıyla da bir aşk üçgeninin içinde bulur kendini. Teeny artık ne mantığının ne de kalbinin sesini duyabiliyordur. Şans eseri eline geçecek olan şifreli bir mektupla kendine bir yön çizecektir, ancak attığı her adım onu daha büyük bir belaya çekecektir…

Geçmişin Gölgesinde Aşk, Aşk Adında Hayat kadar sizi peşinden sürükleyecek. Sayfaları çevirirken hem kahkahalarla gülecek hem de heyecanı kalbinizin derinliklerinde hissedeceksiniz.

Not: Kitap Teeny Templeton tarafından 1. tekil şahısla yazılmıştır.

    Seri:
#1 Aşk Adında Hayat
#2 Geçmişin Gölgesinde Aşk

Herkese merhaba! Serinin ilk kitabı olan Aşk Adında Hayat'ın devamı niteliğindeki Geçmişin Gölgesinde Aşk'ın DNA incelemesiyle karşınızdayım. ^_^ Seri, yukarıda gördüğünüz gibi iki kitaptan oluşmuyor aslında. Sadece üçüncü kitabı daha ülkemizde basılmadı ama aşağıda sizin için orijinal üç kitabın resmi var. :)
Kapakları fazla şirin, öyle değil mi? :)

Kitap yorumuma artık başlayayım en iyisi. ^_^ Öncelikle Aşk Adında Hayat'ı sevmeseydim bu kitabı okumazdım, diye düşünmüyorum. Sonuçta kim, bir işkenceye daha maruz kalmak ister ki?
Serinin birinci kitabı olan Aşk Adında Hayat çok eğlenceli, meraklandırıcı ve bir şeftali gibi tatlı bir kitaptı. Yemeklere fazla düşkün olan ve Bing adında kendini bilmez cibiliyetsiz erkek arkadaşının kendisini aldattığını görüp ona şeftali fırlatan Teeny Templeton'ı çok sevmiştim. Nedenini bilmiyorum ama daha kitabın ilk sayfalarından itibaren Teeny'nin samimiyetini hissedir olmuştum. Böylece birinci kitabını çok beğenmemin sonucu olarak kitaplığımdan serinin ikinci kitabını kaptım ve söylemeliyim ki Arkadya yayınlarından çıktığını bas bas bağıran çok tatlı bir kapağı ve kitap ayracı var. Ayrıca kitabın sonunda Teeny'nin Tarifleri adında bir kısımda ciddi ciddi yemek tariflerinin yazması ve yazarın farkını bu şekilde ortaya koyması çok hoşuma gitti. ^_^
Geçmişin Gölgesinde Aşk kitabında yazarın, daha çok olaylara yer verdiğini ve okuyucuyu sürekli bir yanılgıya düşürdüğünü gördüm. Kitapta birinci kitapta da olduğu gibi bir cinayet işleniyor ve ben "Tamam, katil bu." derken başka bir şey ortaya çıkıyor ve katilin o olmadığını anlıyorum. Anlayacağınız, Michael Lee West sağdan gösterip soldan vuran bir yazar ama işin tuhaf yanı kitapta aşırı şaşırdığım hiçbir yer olmadı. Tamam, hafif şaşırdığım yerler oldu ama dediğim gibi çok şaşırdığım bir kısım yoktu. Oysa birinci kitabında vardı.

Karakterlere gelirsek, Coop ve Teeny ikilisi harika! Adeta şeftali gibi bir çift. ;) Bu arada ben kitaba genel olarak Teeny Templeton diye hitap ediyordum. Teeny'e ne kadar bağlandığımı siz düşünün. ^_^ Coop'a gelirsek... Kurallara sımsıkı bağlı olan bu avukatı ve koruyucu tavırlarını seviyorum. Ah, bir de Coop'un tuttuğu dedektif olan Red Butler Hill var... Bu adama ve duvarın arkasını gören zekasına hayranım. Sevdiğim karakterlerin yanı sıra sevmediğim karakterlere gelirsek... Norris'ten hiç mi hiç hoşlanmadım. Kitabı okursanız sizin de hoşlanmayacağınıza neredeyse eminim.


Kitaptaki bazı diyaloglar çok hoşuma gitti. Bir örnek vermek gerekirse:
''Bir tavsiye ister misin? Tüm şeftalileri bir meyveli pastaya doldurma.''
''Eğer bir şeftali olsaydın seni mutfak robotunda püre haline getirirdim.''
''Hayır, beni yerdin.''

Evet, balarıları. Anlayacağınız üzere kitap, içine aşk serpiştirilmiş bir cinayet romanı ve söylemeliyim ki katil, benim ve Teeny'in hiç şüphelenmediği biri çıktı. Belki de kitaptan değil benim ruh halimden kaynaklanıyordur, bilemiyorum. Her neyse... Bana sorarsanız sevgili okuyucularım, kitabı alın ,okuyun. Teeny'nin maceralarına ve kalp kırıklıklarına siz de ortak olun.
Kendinize iyi bakın! ^_^

Kitaba Puanım: 

13 Şubat 2016 Cumartesi

Beyaz Gemi - Cengiz Aytmatov | Kitap Yorumu




Kitabın adı: Beyaz Gemi
Yazarı: Cengiz Aytmatov
Çevirmeni: Refik Özdek
Yayınevi: Ötüken Yayınları
Baskı: 1995
Sayfa Sayısı: 169


 Arka Kapak Yazısı: Romanın kahramanı yedi sekiz yaşlarında bir çocuktur. Çocuk, saflığın, bozulmamışlığın ve geleceğin sembolüdür. Aytmatov, çocuğun saf ve temiz dünyasından, hayatın acı ve çıplak gerçeğine uzanan bir roman kurgusunu meydana çıkarmayı başarır. Ona göre; çocukluk, gelecekteki insan karakterinin bir tohumudur. Çocukluk gerçek ana dili öğrenmeye ve çevresindeki insanlarla, tabiatla ve özellikle kültürle bağlarını hissetmeye başladığı dönemdir.
   Aytmatov, Beyaz Gemi ile destan, efsane ve masal gibi çoğu şifahi edebiyat unsurlarını eserlerine sokmaya başlar. Geçmişi temsil eden dede ile geleceği temsil eden çocuk arasında dramatik bir ilişki kurarak insan duygu ve düşüncelerine kendine has yorumlar getirir.


Not: Kitap 3. tekil şahısla yazılmıştır.


Beyaz Gemi - Cengiz Aytmatov


Herkese merhaba! Beyaz Gemi'nin DNA incelemesiyle karşınızdayım! 

Bu kitabı kitap okuma yazılısı nedeniyle okudum. Bu yazılıyı edebiyat hocam yapıyor ve bir kitap belirleyip öğrencilerden onları okumasını isteyerek o kitabı okuyup okumadığımızı anlamaya yönelik kitap hakkında soruların olduğu bir yazılı yapıyor.
Evet, o halde yoruma geçebiliriz. :)

 Dünyaya bir çocuğun bakış açısından bakmamızı sağlayan bu kitabın temel konusu bir efsaneye dayanıyor: Boynuzlu Maral Ana efsanesi... Efsane, insanların bazen ne kadar da insanlıktan çıkabileceğini gözler önüne seriyor...

Kitabı elime ilk aldığımda yazarın soyadının ne kadar da ilginç olduğunu düşündüm: Aytmatov... İlk başta yazarı Türk sanıyordum ama daha sonra Kırgız olduğunu öğrendim. Zaten kitaptaki karakterler de Kırgız soyundan. Her neyse yorumuma doğru düzgün başlayamadım bir türlü. O halde... Başlayalım!

Kitabın ilk kısımlarında açıkçası biraz sıkıldım ama okudukça akıcılaşıyor. Kitapta pek fazla olay olmasa da ilk bölümün dışında hiçbir yerde sıkılmadım.

Kitabın başrol kahramanı; çantasıyla konuşan, kaya ve bitkilere tek tek isim veren hayal gücü bayağı geniş olan bir çocuk. Söylemeliyim ki ilk defa başrolün ismi kitapta hiç geçmeyen bir kitap okudum. Aytmatov çocuğun adını bir kez bile dile getirmiyor ve işin tuhaf yanı, bunu kitabı bitirene kadar hiç fark etmemiş olmam. Sanırım çocuğun ismi pek de dikkatimi çekmedi.

Beyaz Gemi, insanların acımasızlık ve çıkarcılıklarıyla ilgili derin ve üzücü gerçekleri sunan son derece gerçek bir kitap.

Ve işte. Beyaz Gemi'nin DNA'sı, benim mikroskobum olan bakış açıma göre böyle görünüyor. Kitabı size tavsiye ederim. Çok güzel mesajlar içeren akıcı bir kitap.
Hoşçakalın!


Kitaba puanım:

1 Şubat 2016 Pazartesi

Kardeşimin Hikayesi - Zülfü Livaneli | Kitap Yorumu



Kitabın adı: Kardeşimin Hikayesi
Yazarı: Zülfü Livaneli
Yayınevi: Doğan Kitap
Sayfa Sayısı: 324


"Aşk, bir uçurumun kıyısında gözü bağlı yürümektir."


Arka Kapak Yazısı: Sakin bir balıkçı köyünde genç bir kadının cinayete kurban gitmesiyle başlar her şey. Dünyadan elini eteğini çekmiş emekli inşaat mühendisiyle genç, güzel ve meraklı gazeteci kızın tanışmasına da bu cinayet vesile olur. Kurguyla gerçeğin karıştığı, duyguların en karanlık, en kuytu bölgelerine girildiği hikâye, daha doğrusu hikâye içinde hikâye de böylece başlar. Modern bir Binbir Gece Masalı'nın kapıları aralanır. Ancak bu kez Şehrazad erkektir.
Kardeşimin Hikâyesi aşkın mutlulukta ulaşılacak son nokta olduğuna inananları bir kez daha düşünmeye davet eden, aşka, aşkın karmaşıklığına ve tehlikelerine dair nefes kesen bir roman. Her sayfada yeni bir gerçekliği keşfedecek, kuşku ile kesinliğin sınırlarında dolaşacaksınız.  
Mantıksız gibi geliyor ama o sabah uyandığımda tuhaf bir haber alacağımı biliyordum. Karadeniz'in lacivert dalgalarıyla baş başa kalmış olan bu ıssız köyde geçen her gün birbirinin aynısı olduğu için burada insanların heyecanla konuşacağı olaylara pek sık rastlanmazdı. O günün de ötekiler gibi sessizce akıp gitmesi gerekirdi ama galiba başka şeyler olacaktı. O mahmur sabah saatlerinde bir cinayet haberi alacağımı bilmiyordum elbette ama bir haber gelecekti. Daha yataktan çıkmamıştım, gözlerim kapalıydı, arkalarında fosforlu çizgiler bırakarak yıldırım hızıyla hareket eden mor tavşanları izliyordum. 


Not: Kitap Ahmet Arslan tarafından birinci tekil şahısla yazılmıştır.




Herkese merhaba! Yeni bir DNA incelemesiyle karşınızdayım!
Zülfü Livaneli'nin Kardeşimin Hikayesi kitabını bir arkadaşım öve öve bitiremediği ve ben de merak ettiğim için bana ödünç verdi ve ben de iki günde bitirdim.
Kitap, Ahmet ve Mehmet adında ikiz kardeşlerin hayatından bahsediyor ve bunun yanı sıra Zülfü Livaneli, insanlarla ilgili çok hoş nokta atışları gerçekleştirmiş. Kesinlikle insan psikolojinden çok iyi anlıyor olmalı ki okuyucuya karakterlerin hissettiklerini, duygularını harika bir şekilde yansıtmış.

Şunu söylemeliyim ki kitap çok akıcı ve bir yerinde bile sıkıldığımı hatırlamıyorum. Ayrıca bu ikiz kardeşlerin tuhaf davranış ve düşünceleri beni çok etkiledi. Kesinlikle, hiç de sıradan olmayan farklı kişilikleri var... Ah, bir de kitap başlar başlamaz bir cinayetin gerçekleşmesi beni kitabın içine hemen çekti. Diyorum ya, kitap çok akıcı! ^_^ Bu arada söylemeliyim ki, sonu mükemmeldi! Kitabın son kısmında o kadar şaşırdım, o kadar afalladım ki... "Bu kitap bir başyapıt!" diye düşündüm. Herkesin okuması gereken eşi olmayan müthiş bir kitap. Kitabı size öneriyorum dememe gerek bile yok, sanırım? ^_^ Okuyunca bana hak vereceğinizi düşünüyorum. O kadar etkileyici bir kitaptı ki... Evet... Bir DNA incelemesinin daha sonuna geldik. Yeni yorumumda görüşmek üzere...
   

Kitaba puanım: